Annenin Görmek İstediği Çocuğu Oluşturma Sanatı

Annenin Görmek İstediği Çocuğu Oluşturma Sanatı

Bir 1. Sınıf öğretmeni olarak yaptığım gözlemlere göre, ailelerin bir çoğunda ‘çocuklarının isteklerini’ değil‘kendilerinin çocuklarında görmek istediklerini’ uygulamak gibi bir eğilim var.


Çoğu veli çocuğunu öğretmene teslim ederken özgüveni yüksek bir çocuk olmasına dair beklentisini dile getirir ancak ebeveyn olarak, çocuklarının özgüven gelişimine aynı özeni göstermemeleri üzüntü vericidir.
Daha hamilelik sürecinde bebeğinin gelişimini başkalarıyla kıyaslayan anne,aynı kıyaslama alışkanlığına çocuğunun yaşamı boyunca devam eder; ta ki çocuk buna isyan edene kadar.
Çocuk piyano dersi almaya başlar.Anne, çocuk bunu yapmak istiyor mu,istemiyor mu, yeteneği var mı diye düşünmez.Çocuğu belirlenen saatlerde piyano dersine götürür.Sonra bir gün okula gelip size “Aaa, size söylemedi mi piyano çaldığını?” diye anlatır. Oysa bir dili konuşmak için sadece o dilin alfabesini bilmenin yetmediği gibi, bir müzik aletini çalmak (çalabiliyor demek) için yıllarca emek vermek gerektiğinin farkında olmayan anneye göre bu dünyada tek ve biricik varlığı olan çocuğu ‘tin tin tini mini hanım’ı çalabiliyordur ve bu,o anne için ünlü bir senfoni kadar önemlidir,herkese duyurulmalıdır ve hatta okulda diğer arkadaşlarına da dinlettirilmelidir.
Bu arada başka bir anne çocuğunu tenise,bir diğeri yelkene,öbürü seramik kursuna,at binmeye,kayağa, ona buna götürür getirir.Derslerin biri biter, biri başlar.Bu dersler genellikle bir yıl sonra devam etmez.Çocuk tam şöyle böyle bir şey öğrenir, bir yıl sonra öğrendiğinin üzerine yenilerini koyacaktır ki, anne o kurstan vazgeçer ve daha popüler başka kurslar bulur.
Bu noktada olan hep çocuğa olur. Küçük, savunmasız bedeni okul sonrası bir o kursa bir bu kursa savrulur, o yorgunlukla eve geldiğinde onu bekleyen ödevleri vardır. Oysa o daha oyun çağında minicik bir çocuktur ve nazlanmaya, ağlamaya,huysuzlanmaya başlar. Bu durumda annenin ilk tepkisi:
“-Senin için her şeyi yapıyorum ama bir türlü mutlu olmuyorsun.”
“-Vaktin dolu dolu geçsin diye bir sürü para ve zaman ayırarak dersler ayarlıyorum, gitmemek için bin türlü bahane buluyorsun.”
“-Sen istikrarsız bir çocuksun,ne istediğini bilmiyorsun. “
gibi çocuğu suçlayan ifadeler içerir. Oysa çocuk bunca şeyi yapmak istiyor mu acaba diye düşünmemiştir bile. Aslında, istikrarsız olan ebeveynlerin ta kendisidir.Yetenek denilen şeyin her doğan çocukta olmayacağını,kendi çocuklarının da ‘normal’ bir çocuk olduğunu(tıpkı kendileri gibi)kabullenmek istemezler.



Son 10 yılın annelerine baktığımızda adeta hepsi bir dahi dünyaya getiriyor.Doğan çocukların hepsi birer yetenek küpü… Baleler,satrançlar,dramalar,piyanolar,gitarlar ve daha niceleri 7-8 yaşlarına gelene kadar tüketiliyor,okul çağına geldiğinde ise çocuklarının çok zeki, hatta üstün olduğunu düşünüyorlar! Çünkü çocukları ezbere bütün dinozorların adını biliyordur,bilgisayarda yapamadığı yoktur(oysa çocuk oyun açabiliyor ve  oynayabiliyor düzeydedir),TV kumandasında anne babanın yapamadığı şeyleri yapabiliyordur(hızlı arama,kanal atlama gibi), anne ya da baba eczacıdır ve çocuk ilaç ismi sayabiliyordur, küp ve legolarla 3 boyutlu tasarımlar yapabiliyordur ve‘uzman’ anne de benim çocuğum üstün ya da çok yetenekli iddiasıyla öğretmene gelir.Oysa siz, annenin gördüğü o cevheri hala keşfedememişken ya da çocuğunun yaptıklarının çağımıza göre ne kadar normal olduğunu anlatırken, anne sizden” Aaa, evet büyük bir yetenek dünyaya getirmişsiniz”cümlesini duyamamanın hüznünü yaşar.Çocuğu her gün okula gidiyordur ve öğretmeni bu cevhere sıradan bir muamele yapıyordur annenin gözünde.
İçi içini kemiren anne için yeni bir süreç başlar; o kurum senin bu kurum benim, o test çocuğumun düzeyini açıklamaya yetmedi, başka kurum, başka test diye dolaşır durur, çünkü duymak istediği cümleyi henüz hiçbir kurumdan duyamamıştır. Hiç bir kurum anneyi tam olarak tatmin etmez.Bir kurum “evet bu çocuk yetenekli” dese bunun için uygun alan yoktur,normal dese anne mutlu değildir.
Piyasada satılan bütün eğitici oyuncakları, gelişim setlerini alır.Hep daha fazlası,hep daha fazlası ve an gelir çocuk artık patlar.İsyankar,ağlama krizlerine kapılan, bilerek tuvalet kontrolünü yitiren,yemek yemeyen,ya aşırı hareketli ya da hiç tepki vermeyen, sizi duymayan,kendini size kapatmış çocuklara dönüşürler.Aile yine öğretmene gelir,okulda ne olmuş olabilir çocuklarını bu hale getiren diye,oysa ortaya çıkan sonucun sebebi sadece kendileridir.
Bu sefer yeni bir süreç daha başlar; olmasını istedikleri, görmek istedikleri, sahip olmak istedikleri çocuğun tedavi süreci ve çocuklarını olduğu gibi, var olan potansiyeliyle kabullenebilme evresi.
Bahsettiklerim size çok aşırı örnekler gibi gelebilir fakat emin olun günümüzde bir çok çocuk ve dolayısıyla aileleri bu travmayı bire bir yaşıyor. Lütfen çocuklarınızın çocukluklarını yaşamasına izin verin, o kurs senin bu kurs benim dolaşıp, arkadaşlarınızla konuşurken anlatabilecekleriniz olsun diye değil, çocuğunuzun sizinle paylaşımda bulunabileceği ve sevginize doyabileceği şekilde vakit geçirin. Unutmayın ki büyüdüğünde aklında kalan en mühim anlar sizinle ne kadar eğlendiğini hatırladığı anlar olacak.

                                                                                          Bahar SARIKAYA

                                                                                          1.Sınıf öğretmeni

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder